Türkiye'de Vergi Reformu

Bu yazı dizisinde Türkiye’de Vergi Reform’u neden ve nasıl yapılmalıdır, ayrıntılı açıklamaya çalışacağım. Yazının tamamı kişisel görüşlerimdir ve Avrupa’daki yaşantım boyunca edindiğim tecrübeler sayesinde oluşan düşüncelerimin bir kısmının yansıması olacaktır.

Neden

Türkiye’yi içinde bulunduğu ekonomik bunalımdan uzun vadede kurtarabilecek ve toplumun demokratikleşmesindeki en önemli etkenlerden biri olacak büyük kapsamlı bir Vergi Reformu’nun gerekliliğine inanıyorum. Yaklaşık son 2 senedir de Hollanda’da yaşayan bir Türk olarak buradaki finans ve vergi sistemini yakından gözlemleme ve Türkiye’deki sistemlerle kıyaslama şansım oldu. Verginin adil, dengeli olarak alınması, dolaylı vergilerin paylarının azaltılıp doğrudan vergilerin payının artırılması, işletme maliyetlerinin düşürülerek yatırımların teşvik edilmesi, stopaj gibi kaynaktan kesilen vergilerin sıfırlanması ya da azaltılması, beyan üzerinden gelir vergisi formülüne geçilerek farkındalığın artırılması, emlak vergisinin düzenlenmesi, geçici olarak düzenlenip ödeyen ile ödemeyen arasında adaletsizliğe yol açan vergi muafiyeti veya ertelemelerinin kanun ile sınırlanması, ödenmeyen vergi takibinin otomatikleştirilmesi, veri bilimi kullanılarak çeşitli mahrah hesaplamalarının yapılması, gayrimenkul ve motorlu taşıt gibi büyük alımların garantörlüğünün noterler tarafından yapılması, bankacılık sistemlerinin vergi daireleriyle entegrasyonu, vergi kalemlerinin azaltılıp basitleştirilmesi, modern bilişim sistemlerinin entegrasyonları gibi konular hakkında fikirlerimi paylaşmak istiyorum.

Emlak Vergisi Reformu

Türkiye’de Emlak Vergisi, beyanname usulü verilen ve çeşitli istisnalara tabi bir vergi olup, basit olarak anlatmak gerekirse üzerinize kayıtlı gayrimenkullerin değerlemelerine göre yıllık binde 1 ile 6 arasında değişen bir oranda belediyelere ödediğiniz bir çeşit vergidir. Her sene emlakların bağlı bulunduğu belediyelere yapılan beyanname ile ödenmesi gerekir. Yani evinizin değerini belirtiyorsunuz veya sizin için belediye tarafından bir şekilde belirleniyor ve her sene belirlenen oranlarda bu matraha artış yapılıp yeni matrahın binde 1 ile 6 (taşınmaz tipine göre) ödemenizi yapıyorsunuz.

Online Emlak Değerleme ve Kadastro Sistemi

Emlek vergisi için belirlenen matrah tutarlarının çoğu gerçekçi değil. 500 bin liraya alıcı bulan evler 100 bin matrahlı gösterilebiliyor veya araziler gerçek bedeli çok çok altında olmasına rağmen çeşitli yerel politikalar yüzünden milyonlar seviyesinde değer gösterilebilmektedir. Bunun mutlak çözümü şeffaflık olmalıdır: kadastroya kayıtlı TÜM taşınmazların vergi matrahları (sadece matrah tutarı, gizlilik ilkeleri korunarak) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından online bir platformda açık bir halde gösterilmelidir.

Hollanda yıllardır bu şekilde çalışıyor, ülkedeki herhangi bir adresteki arsanın/evin anlık ve geçmiş vergi değerlerini anında görebiliyorsunuz (link). Emlakların satış değeri tapu müdürlüğü tarafından sisteme aktarılıyor ve her mahalledeki (posta kodundaki) evlerin noter satış fiyatlarının metrekare cinsinden ortalaması alınarak değerlemeler belediyelerce otomatik olarak yapılıyor. Böylece emlak vergi matrahları gerçeğe epey yaklaşmış oluyor. Aynı zamanda şeffaflık sayesinde değerleri karşılaştırmak mümkün olacak ve herhangi bir yanlışlık herkes tarafından görülüp itiraz edilebilektir.

Tapu Harcı

Bizim de böyle geniş çaplı ve adil bir değerleme sistemine sahip olabilmemiz için Tapu Müdürlüklerine de belirli reformlar getirmemiz gerekiyor. Öncelikle tapu satışı sırasında satış değerinin gerçek değerinin belirtilmesinin zorunlu olması gerekiyor. Teoride gerçeği göstermesi gerekirken, bir çok insanın bildiği üzere, pratikte alıcının belini büken yüzde altı (son teşviklerle geçici olarak yüzde dörde düşürüldü) tapu harcını (ve yeni evlerde KDV’yi de) düşük tutma amacıyla, satış fiyatının çok altında gösteriliyor. Bu da hem usülsüzlüğe hem de kayıtsızlığa yol açıyor. Burada yapılması gereken tapu harcının toplam bedelinin yüzde altıdan üç sene içerisinde kademeli ve kalıcı olarak yüzde ikiye düşürülmesi ve tapu müdürlüklerinde yapılan alım satım işlemlerinde satış bedelinin posta kodu, alanı, önceki satış miktar değerleri ve yapım yılı dikkate alınarak istatistiki olarak belirlenecek rayiç bedel sınırlarının dışına çıkmaması bir iç yönetmelikle engellenmelidir.

Garantör Noter

Gerçek satış değerlerinin belirlenmesi ve en önemlisi insanların dolandırılmadan güvenle ev satın alabilmeleri için çözüm büyükşehirlerde noterlerin tapu transferlerinde garantörlük hizmeti sunması olacaktır. Bu sistem şöyle işlemeli, diyelim ev satın alacaksınız, önce satıcıyla notere gidip satış sözleşmesi imzalıyorsunuz ve bu sırada bir transfer tarihi belirliyorsunuz. Transfer tarihinden önce noter size ödeme emri gönderip, anlaşılan tutarı kendi garantör hesabına gönderilmesini istiyor. Daha sonra siz belirtilen tarihten önce noterin garantör hesabına satış bedelini ve varsa tüm harç ve hizmet bedellerini transfer ediyorsunuz (krediyle ev alıyorsanız kredi tutarını banka direkt noterin hesabına yapıyor). Transfer tarihinde noter hesapları kontrol ediyor, tutarlar tamamsa ve yasal bir sorun yoksa tapu transferini bizzat yapıyor (önceki sözleşme ile notere alım/satım yetkisi verdiniz). Tapu transferi başarılı olursa anlaşma bedelini satıcının hesabına aktarıyor. Böylece taşınmazların bedel transferi tamamen noterin garantörlüğü altında gerçekleşmiş oluyor, hem vatandaş güvenle ve nakit para olmaksızın transferini gerçekleştiriyor, hem de gayrimenkulün gerçek satış değeri noter tarafından belirlenmiş oluyor.

Tahakkuk ve Tahsilat

Emlak vergisinin büyük çoğunluğu mevcut durumda yerel yönetimler tarafından beyan usülü kabul edilmektedir, yani vergiyi ödeyebilmek için önce taşınmazınızın bulunduğu belediyeye beyan verirsiniz, onlar da size bir vergi çıkartırlar, siz de ödersiniz. Bu vergiyi belediyelerin tahsil etmesi pratikte işleri oldukça zorlaştırmaktadır. Birden fazla il/ilçede gayrimenkulü olan ve devamlı olarak bunların takibini yapamayan kişilerin bu vergileri zamanında ödemesi mümkün değildir veya bürokratik zorluk haline gelir. Aynı zamanda her belediye çeşitli bankalarla anlaşıp kendine has tahsilat sistemi kurması ve bunu devamlı olarak denetlemesi gerekir. Türkiye gibi çok fazla ilçesi olan bir ülkeden her ilçenin kendi emlak vergisi tahakkuk, tahsilat ve takip düzenini kurmasını beklemek pek mantıklı değildir. Bu nedenle de pratikte bu verginin tahakkuk ettirilme veya takibe düşme durumu tamamen belediyelerin insiyatifine bırakılmıştır. Bu da tahsil edil(e)meyen vergi miktarını yukarı çeker.

Tüm gayrimenkullerin kayıtları tapu müdürlüklerinde mevcuttur, hatta artık e-devlet üzerinden hepsi görülebiliyor. Yukarıda bahsettiğim reformların (online kadastro, noter garantörlüğü, matrahın posta kodu bazlı ortalamalara göre belirlenmesi vs) yapılması durumunda emlak vergisinin tahakkuk, tahsilat, denetim, takip yetkisinin yerel yönetimlerde değil, bilişim ve tahsilat sistemleri hali hazırda gelişmiş Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından yapılması son derece mantıklı bir adım olacaktır. Elbette bu verginin birden beyan usülünden otomatik tahakkuk usulüne geçirilmesi miraslı ve bölünmüş tapular örneğinde olduğu gibi birtakım pratik sorunlar oluşturabileceğinden dolayı, geçişin kademeli olarak birkaç sene içerisinde elektronik denetim ve takip mekanizmaları çerçevesinde planlanması önem taşımaktadır. Böylece emlak vergisinin tahakkuk ve tahsilat boyutu yerel yönetimlerin kanaatinden Gelir İdaresi Başkanlığının sorumluluğuna bırakılacaktır. Bu, hem pratik (modern ödeme kanallarının kullanımı) hem de idari (tahakkuk ve tahsilat süreçlerinin otomatikleştirilmesi, ödenmeyen tutarların takibi) açıdan büyük kolaylıklar sağlayacaktır.

Arada belirtmeden geçemeyeceğim, usüllerdeki değişikliklerin ve reformların mükelleflere bizzat yazılı veya istek halinde elektronik bildirimi yapılmalıdır ve halk bilgilendirilmelidir. Emlak vergisinin tahakkukunun da bizzat emlak sahiplerine yazılı olarak yapılması farkındalığı artırıp tahsilat oranlarını artırır. Yazılı bildirimler ve denetimlerin artması için yapılacak harcamaları uzun vadeli yatırım olarak değerlendirmek ve bu konuda ciddi süreç ve yönetmelik çalışmalarının yapılması şarttır.

Vergi ve harç oranları

Tüm bu değişikliklerin yapılması esnasında da emlak vergileri kademeli olarak artırılıp istisna hükümleri genişletilmelidir. Örneğin gerçek kişilerin bizzat sahibi olarak ikamet ettiği ev sosyal statüden bağımsız olarak istisna kapsamına girmelidir (mevcut durumda sadece emekli ve sanırım muhtaçlara bu hak tanınıyor). Nüfus oranı olarak en çok kişiyi ilgilendiren ‘Büyükşehir içerisinde yer alan meskenler’ tipindeki emlak vergisi binde ikidir. Şahsi fikrimce bu oranın binde üçe çıkarılıp (diğer tiplerin de yaklaşık aynı oranda artırılması, fakat arazi hariç, o zaten çok yüksek), kira geliri vergisinin kaldırılması, vergiyi toprak/ev sahibinin üzerinde daha adaletli dağılımını sağlayacaktır. Tapu transfer harcının yüzde altıdan yüzde ikiye düşürülmesi ve ikamet edilen gayrimenkulün (asgari ücrete dayalı bir üst limite kadar) vergiden muaf tutulması değişikliği ile birlikte, daha adil emlak vergisinden söz edilebilecektir. Emlak vergisinin tabandan alınıp tavana yayılması, tapu harçlarının azalması ile birlikte atıl durumda ve/veya miras yoluyla edinilmiş taşınmazların el değiştirme, ekonomiye kazandırılma ve geri dönüşüm süreçlerini doğal olarak hızlandıracak, gayrimenkul sektöründeki kullanım verimliliğini artıracaktır.

Kira Gelir Vergisi / Stopaj Reformu

Kira gelir vergisinin kaldırılması neden bu kadar önemli? Biliyorsunuz gelir kanunu’na göre kira gelirlerinizin yaklaşık yıllık yüzde sekizini (istisnalar hariç) vergi olarak ödemeniz gerekiyor. Pratikte devlet emlak vergisini yapı bozukluğundan dolayı alamadığı için kira gelir vergisi adıyla iki sene önce bir vergi icat etti. Daha sonra banka aracılığıyla gönderilen her ödemenin kira olup olmadığını belirtmek zorunda olduğunuz, dünyanın hiçbir yerinde göremeyeceğiniz bir şekilde, yarı otomatik yöntemlerle tespit ve tahsil etmeye çalışıyor. Yukarıda belirttiğim tüm reformların yapılması durumunda devlet bu aczinden arınıp emlak sahibini (taşınmaz kirada olsun/olmasın) direk olarak doğru bir şekilde vergilendirmesi (istisnalar devam etmeli hatta genişletilmeli) sağlanacak.

Bunun reel ekonomiye katacağı belki de en önemli fayda işletmelerin artık kira stopajı ödemeyecek olmalarıdır! İlk duyduğumda inanmamıştım. Bir işyeri açıyorsanız ve bunun için bir kiralama (dükkan, ofis, büro, bina, vs) yapıyorsanız, devlet sizden kiranızın üzerine yüzde 25 stopaj alıyor. Yanlış okumadınız. Bir gider kalemi olan kira bedeli üzerinden ekstra yüzde 25 vergi alıyor! Gider vergisi, hem de gider kalemi olarak gösterilemiyor. Teoride bu gayrimenkul sahibine tahakkuk ettiriliyor ama pratikte her zaman kiracı tarafından ödeniyor. Böylece işyeri sahipleri sıfır vergi ödemiş oluyor, hatta son sistemde çeşitli istisnalar ile kiracılarının fazla fazla ödedikleri stopajı vergi iadesi olarak almaları bile mümkün oluyor! Ekonomiye hiçbir katkısı olmayan emlak sahiplerini ödüllendirirken, vergi verip istihdam yaratan işletme sahiplerini baltalayan bu düzenin değişmesi şarttır. Bu eşkiyalıktan bozma stopaj sisteminin tamamen kalkması ve kiranın gider kalemi olarak vergiden düşülebilmesi gerekir. Dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde bu böyle işliyor. Böylece işletme maliyetleri düşer, yeni işletmelerin önü açılır ve istihdam artar.

Peki diyeceksiniz kira gelir vergisinin olmadığı ortamda kirayı gelirden düşebilmek adaletsizliğe yol açmaz mı? Sanmıyorum, aksine tüm bu reformlardan sonra emlak vergilerindeki gelir artışı bu eksiği kapatacak boyuta ulaşacak, ayrıca kayıt dışılığı azaltacaktır. Peki işyeri sahibinin mümkün olduğunda çok gider gösterebilme arzusunu nasıl bastıracaksınız? Yani kiracı ile emlak sahibi gelir vergisi avantajı için olduğundan fazla gider gösterebilmek adına sözleşmeyi yüksekten gösterebilir. Bu da belli yöntemlerle önlenebilir, örneğin rayiç bedeller üzerinden gider kaleminde bir kota uygulamasına gidilebilir, vergi daireleri ve/veya belediyelerce oluşturulacak komisyonlar belirli aralıklarla gider olarak gösterilen kira sözleşme bedellerini denetleyebilir, işyeri olarak kullanılan gayrimenkullerin yüksek çarpandan emlak vergisi vermesi sağlanır (tespiti şöyle yapılabilir: işletme kirayı gider olarak gösterebilmek için kira sözleşmesini ve emlak sahibini GİB’in sistemine bildirmesi gerekir, bu da otomatik olarak emlak vergisi oranını etkiler), ve en önemlisi de kiranın yüksek gösterilmesi ileriki senelerde emlak sahibinin ödemesi gereken emlak vergi matrahını epeyce artıracağından emlak sahibi tarafından tercih edilmeyecektir, bu durumda sözleşmede doğru bedelin tahsisi her iki taraf açısından da kazançlı olacağından taraflar doğru yolu seçecektir.

Selim Eren Bekçe

Not: Yazının tüm hakları şahsıma ait olup, kaynak (web adresi) ve yazar gösterimi şartıyla kısmi alıntı yapılabilir, fakat tamamı aynen veya farklı şekillerde izinsiz kullanılamaz ve/veya yayımlanamaz.